SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

İTK BAHSİ

<< 3933 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِيُّ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ ح و حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ الْمَعْنَى أَخْبَرَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَبِي الْمَلِيحِ قَالَ أَبُو الْوَلِيدِ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَجُلًا أَعْتَقَ شِقْصًا لَهُ مِنْ غُلَامٍ فَذُكِرَ ذَلِكَ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَيْسَ لِلَّهِ شَرِيكٌ زَادَ ابْنُ كَثِيرٍ فِي حَدِيثِهِ فَأَجَازَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِتْقَهُ

 

(Ebu'l- Velîd'in) babası Üsâme b. Umeyr'den rivayet olunduğuna göre

 

Bir adam bir köle üzerindeki payını azad etmiş ve bu durum Peygamber (s.a.v.)'e haber verilmiş. (Bu haberi işiten Nebi);

 

"Allah'ın ortağı yoktur." buyurarak kölenin tüm vücudunun hürriyete kavuştuğunu bildirmiş. (Bu hadisin diğer ravisi Muhammed) İbn Kesir, rivaye­tine (şu cümleyi de) ilave etti:

 

"Nebi (s.a.v.) de (o'nun) hürriyetine kavuşturulmasını geçerli saydı."

 

 

İzah:

Ahmed b. Hanbel, II. 347.

 

Hattabi, bu hadis üzerine yaptığı açıklamada şöyle diyor:

 

"Bu hadis-i şerif, efendilerinden birisi tarafından vücudunun bir kısmı azad edilen bir kölenin, diğer efendisinin de köle üzerindeki hissesini azad edip etmeyeceğine bakılmadan, vücudunun tümünün hürriyete ka­vuş tu rulduğuna delalet etmektedir. Bu hususta köle üzerinde hissesi o an diğer ortağın buna razı olup olmadığına bakılmaz. Ancak köle üzerindeki birinci hissesini azad eden birinci ortak bu haraketiyle ortağın köle üze­rindeki hissesinin bedelini ona borçlanmış olur. Bu borcunu o anda öde­memesi neticeyi değiştirmez. Bu borcunun ödenmesi için köleden çalış­ması da istenmez. Çünkü Hz. Nebi onun bir kısmının hürriyete kavuşmaysıyla bütün vücudunun hürriyete kavuştuğunu bildirmiştir. Bu ba­kımdan bu azadı yapan kimsenin, kölenin kalan kısmının bedelinim orta­ğına ödeyerek veya ona borçlanarak kölenin vücudunun tümünü azad et­mesi gerekir. Zira hadis-i şerifte, Allah için yarısı azad edilen bir kölenin vücudunun kalan kısmına bir insanın sahip olmasının, Allah ile ortaklık yapmak anlamına geleceği ifade edilmektedir.

 

Ancak bu hüküm, kölenin bir kısmını azad eden ortağın zengin olma­sı halinde geçerlidir. Sözü geçen kişinin fakir olması halinde geçerli de­ğildir. Bu durumda kölenin geri kalan kısmını da azad etmekte mükellef değildir. İbn Ebi Leylâ ile İbn Şübrüme, Süfyân es-Sevrî bu görüştedirler. İki rivayetten en kuvvetli olanına göre İmam Şafii de bu görüştedir. Bu görüşte olan ulemaya göre velaü'l-ıtıka hakkı da köleyi azad eden kimse­ye aid olur.

 

imam Malik'e göre, bu durumda ikinci sahibin hissesi birinci sahip ta­rafından kendisine ödenmedikçe köle asla hürriyetine kavuşmaz. Bu gö­rüş İmam Şafii'den de rivayet olunmuştur. Ancak İmam Şafii bu görüşün­den dönmüştür.

 

imam Şafii, birinci görüşünde köleyi, ikinci görüşünde ortağı göz önünde bulundurmuştur.

 

İmam Şafii'den, kölenin kalan ikinci yarısını hürriyetine kavuşturması­nın o kısmın sahibi olan kişinin isteğine

 

bağlı olduğuna dair üçüncü bir görüş daha rivayet edilmiştir ki, İmam bu görüşte hem köleyi hem de ikin­ci ortağı göz önünde bulundurmuştur.

 

İmam, Ebu Hanife'ye göre ise, ortaklardan biri köle üzerindeki payını azad ettiği zaman bakılır; eğer bu ortak zengin ise diğer ortak köle üzerin­deki hissesini azad edip etmemekte muhayyerdir. İsterse o anda ortağı gi­bi köle üzerindeki hissesini azad eder. Bu durumda Vela-tü'ıtâka hakkı bu iki ortağa ait olur. İkinci ortak köle üzerindeki hissesini bedelsiz olarak azad etmek istemezse bedelini kölenin çalışıp kazanarak kendisine teslim etmesini isteyebilir. Kölenin bu bedeli ödeyememesi halinde bu borcu or­tağında kalır. Ortağı bu borcu verince veya köleye ödetince köle tama­men hürriyetine kavuşur. Bu durumda velâ hakkı tamamen köleyi hürri­yetine kavuşturan ortağına ait olur."

 

Bu konuda merhum Ömen Nasuhi Bilmen şöyle diyor:

 

"Bu hususta yesâr (zengincilik) ve isâr (fakirlik), mu'tıkın (köleyi azad eden kimsenin) ortağına ait hissesinin kıymetini tazmin edebilecek kadar bir mala malik olup olmamasıdır."[Nasuhi bilmen omer; Hukuki îslâmiye Kamusu, IV, 37.]